CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum ve arkadaşları, kamuoyuna açıklamak üzere bir bildirge üzerinde çalışıyorlar. Hedef, AKP’nin laik devletin yıkılarak yerine din devleti kurulmasını amaçlaması, türbanı ve dinsel simgeleri kamu yönetiminde geçerli kılma çabası.
Edindiğimiz bilgiye göre, bildirgede, AKP iktidarının, elindeki devlet gücüyle kendi aklını “dinin emri” yerine geçirdiği vurgulanacak. Kamuda türban serbestliğiyle okulların çarşaflı öğretmenlerle doldurulduğu, 4 artı 4 artı 4 sistemiyle kız çocukların hedefe konulduğuna dikkat çekilecek. AKP’nin kamuda türbanı, bir yönetmelik aracılığıyla geçerli kıldığı, anayasa ve yasalara aykırı bu tutuma yeterli ve ciddi bir tepki gösterilmediğinin altı çizilecek.
AKP’nin, dini istismar etme hesabı içinde olduğunun dile getirileceği bildirgede, demokratik cumhuriyet yerine, “devletin hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma, dini veya din duygularını istismar etme” yönündeki çabaları görmezden gelen herkes sorumluluğa davet edilecek.
Bildirgenin asıl hedefi AKP olacak ama, CHP için de bir “yön” uyarısı taşıyacağı kesin!
Neresi Yasak?
Uydurmacılık aldı yürüdü.Hukukçu Atilâ Sav, Çağdaş Türk Dili dergisinin son sayısındaki yazısında son bir uydurmacaya yanıt vermiş. AKP’nin açtığı “demokratikleşme fiyongu”nda “Kürtçe alfabede bulunan X, Q, W harflerine özgürlük gelecek” deniyordu ya, Sav, o harflere ilişkin bir yasak olmadığını hukuk metinlerinden örnekler vererek kanıtlamış:“Yasaklanmış dil gibi yasaklanmış harfler de söz konusu değildir. X, Q, W harfleriyle ilgili Türk Ceza Yasası’ndaki ceza hükmünün kaldırılacağı belirtilmekte ise de böyle bir ‘ceza hükmü’ de yoktur.Ulusal dil ve onun alfabesi anayasada ve Türk Harflerinin Kabülü Hakkında Kanun’da belirlenmiştir. Bu alfabede olmadığı halde başka dillerden gelen özel adları belirleyen q, w, x gibi harfleri kullanmayı bir suç gibi göstermek ve olmayan bir suçu bağışlamayı bir bağış, bir kayra (lütuf) gibi göstermek yanıltmacadan başka bir şey değildir.”
Çatlak
Özgül ağırlıklı Bülent Arınç bunalımı ile birlikte AKP’nin ön camı çatladı. ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatiyle “dershanelerin kapatılması” üzerinden yaşanan çıkar çatışması ile çatlak biraz daha ilerledi. Öyle gözüküyor ki, iç çelişkiler derinleşecek, çatlak giderek büyüyecek.Kısacası, diktatör zorda. Giderek keskinleşmesi de bu yüzden.
Kördüğüm
CHP adına bölgeye gidip soğukkanlı ve ciddi bir rapor hazırlayan Oğuz Oyan’a, Barzani’nin ziyaretini sorduk. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Barzani üzerinden içerideki Kürt siyasetine mesaj vermek istediğini kaydedip şu yorumu yaptı:“Barzani’nin bölgede dikkate alınması gereken bir itibarı var. Ancak, Barzani- PKK ilişkileri gergin. Bu gerginlik, hem potansiyel liderlik çekişmesi, hem de Suriye’deki PYD ve Kuzey Suriye bölgesi konusunda Barzani-PKK (PYD) kapışması nedeniyle var. Bu nedenle Erbil’de toplanması planlanan Kürt Ulusal Konferansı Barzani etkisiyle iki kez ertelendi. Erdoğan’ın ‘demokratikleşme paketi’ BDP ve KCK’de hayal kırıklığı yarattı. Öcalan AKP ile daha uzlaşmacı olmakta direniyor ve bu çizgi nedeniyle Kürt siyaseti içinde anlaşmazlıkların su yüzüne çıkması artık durdurulamamakta. Ancak Barzani gibi, Öcalan da Kürtler arasında ‘tartışılamazlar’ safına katılmış durumda. Ortada bir kördüğüm var. Erdoğan, Barzani buluşması üzerinden Kürt siyasetine sadece seçim süreçlerinde silahlı yolu denememesi mesajını vermemekte, ama aynı zamanda, siyaseti ile ilgili sürekli yumuşatma sinyalleri yollamakta.”
Oyan, Erdoğan’ın kendi kaderinin de oylanabileceği 2014 yılı yaklaşırken yeniden “bölgede itibarı olan devlet adamı” sıfatını kazanmaya çalıştığını belirtip dedi ki:“Bu, iç kamuoyuna da dönük bir operasyon. Ama buluşmanın ABD onayını almadığı da söylenemez.”Görüşme için Diyarbakır’ın seçilmesine gelince. Oyan, bunun Türk diplomasi tarihinde bir ilk olduğunu anımsattı:“Habur’daki çadır mahkemeleriyle hukuk sistemi ve sıfır sorun politikalarıyla diplomatik birikim ve tutarlılıklarımız nasıl heba edildiyse, Diyarbakır’ın seçilmesi de bu çizginin devamı olarak görülmeli.”
Bağımlı Bağımsızlar
CHP’li Mehmet Kesimoğlu, Maliye Bakanı’na sordu:“Bağımsız idari otoritelere, adeta ‘haraç’ mahiyetinde her türlü gelirlerinden Maliye Bakanlığı’nca önerilecek Başbakanca onaylanacak kısmını Maliye Bakanlığı’na aktarma zorunluluğu getirilmiş ve belirlenen bu tutarı ödemeyen kurumlara da yasal takibat öngörülmüştü.İlgili kurumlardan aktarılması gereken meblağı süresi içinde gerçekleştirmeyenler hakkında yasal takibat yapılmış olan kurum ya da kurumlar var mıdır? Tahsil edilen tutarları nelerdir?”Liberallik adına kurulan “kurullar”ın ne kadar bağımsız oldukları, soruların yanıtları gelince ortaya çıkacak.
18 Kasım 2013 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder