18 Kasım 2013 Pazartesi

Büyük Kapışmanın Anatomisi - Orhan Bursalı

Başbakan – F. Gülen çatışması, bu köşeyi izleyenler bilir, benim açımdan bir yıl önce yazılmış, yorumlanmış, analizleri yapılmış ve bitirilmiş bir konuydu! Dershane, bu çatışmanın sadece geçmiş analizleri tamamen doğrulayan boyutu! (Kendime minik bir pay çıkarmamı hoş görün!) Bugün yazanlar diyorlardı ki, bizimkiler dahil, “öyle bir çatışma yok, küçük anlaşmazlıklar olabilir, ama etle tırnak gibi iç içe geçmiş bir iktidar var karşımızda...” falan filan.. Şu kadar diyeyim: Siyasi analiz, bilimsel bir yöntem, bakış gerektirir!
Anlaşmazlığın ve kıran kırana savaşın geldiği boyuta bakın.. Fethullah Gülen peş peşe veryansın ediyor: “Bize cennetin kapısını kapatmak bile isterler, Firavun sizin karşınızdaysa doğru yoldasınız”, “Öyle rahatsızlıklardır ki tımarhanelerde bile tedavisi kabil değildir”. Zaman gazetesi dershaneler konusunu cennet cehennem açısından da ele alan başlıklara sarılmış.. Gülüyorum..
***
O dedi, bu dedi.. Hoş da, bunlar tuzu biberi.. Aslına dönelim olayın.. Temel ve can alıcı soru şudur: Birbirlerine destek verip iktidarda olmanın nimetlerini paylaşacaklarına, neden anlaşamayıp her ikisinin zararına olacak bir pozisyon aldılar?
Bazı yazarlar, buna benzer soruları “yahu her ikiniz de kaybediyorsunuz, aptal mısınız?” anlamına gelecek tarz ve içerikte soruyorlar.. Yukarıdaki sorunun yanıtına kısa kısa girelim:
***
1) F. Gülen hareketi ve AKP, iki farklı gövdedir. AKP, 12 yıl kadar önce klasik bir parti olarak kuruldu. Gülen hareketini bazıları hâlâ “hizmet hareketi” sansa da, özünde siyasi bir harekettir ve 1970’lerden beri örgütlene örgütlene bugünkü düzeyine ulaştı... Birbirlerinin içinde eriyip yokolacak bir durum yok!..
2) Her ikisinin de, din olgusunu kullanmasına bakılarak, aynı “hedef ve amaç” taşıdığı sanılıyor! Siyasi İslam’ın ne olduğunu anlamak için İslam dünyasına bakın!
3) AKP siyasi parti olarak ve kendisine bir muhafazakâr demokrat giysisi uydurarak, dini kullanan bir resmi parti! İkincisi ise, örgütlenmesini tamamen din temelinde, yarı gizli- yarı açık, geniş hücre tipinde, gençlere burs dershane, yurt, okul yardımlarıyla ve dini ideolojik kazanmayla gerçekleştirdi. 4) Şüphesiz AKP iktidara gelerek tüm devlet aygıtını ve bunun dışında tüm ticari sosyal hayatı denetleyerek ve yöneterek, amacına doğru ilerliyor. 5) Gülen hareketi de devlette örgütlenmeyi (polis, idari yönetim, ordu, şüphesiz ki bakanlıklar vb.) başından beri hedef koydu. Peki neden devlet?!
***
6) Çünkü devlet en büyük güçtür! Bütün ekonomik hayat bile oraya bağlı! Eğitim, valilikler.. Toplumun kılcal damarlarına kadar girmediği yer-delik yoktur.. Polis, istihbarat güç demektir. Yargı/hukuk en büyük güçlerden biridir.. Bunları yönlendirmeyi becermeye başladığınızda, önemli bir iktidar odağısınız! Kontrol ettiğiniz devlet aygıtını, dikine ve yatay gelişmeniz için kullanırsınız.. Hem de nemasını yersiniz.
7) Toplumu etkilemek, güdülemek için medya örgütlenmesine büyük paralar harcıyor her iki taraf.. Bugün cemaat ile AKP/Erdoğan medyasının alabildiğine ve birbirini yok edercesine bir kapışmasını izliyorsunuz. Bu gazetelere televizyonlara kalemlere bu kadar para boşuna mı akıtıldı.. Şimdi cephelerden savaş zamanı! Birileri bunu gazetecilik sanıyor. Uzan’ın gazeteciliğidir bu! Her iki tarafın medyası, aslında, kendi dışındakilere gerektiğinde doğrulttukları bir makineli tüfek! Bazen bir balistik top! Veya İnsansız Hava Aracı!
***
8) 2003, iktidar ittifakı idi. AKP bütün cemaatlerin desteğini almıştı! Tabii bunlar arasında siyasi hedefi, hacmi, büyüklüğü bakımından en önemlisi Gülencilerdi..
9) Neden parçalandılar, sorusuna gelelim: Çünkü her ikisi de iktadara tırmanmanın doruklarına dayandılar.. Dorukta iki büyük güç, iki büyük odak, iki büyük hırs oturamaz. Çatışma, işte doruğa ulaşılınca başladı.. Orada birbirlerini gördüler, RTE baktı ki Gülen yanında aynı koltukta oturuyor!
10) RTE bir şeyi geç gördü: Kendisi iktidarda ama devletin en önemli aygıtı, polis, isitihbarat, yargı cemaatin denetiminde! Yani RTE, kuşatılmış durumda.. Bunu 2012 MİT darbesinden önce gördü! MİT darbesi ise, Gülencilerin Erdoğan’ı devirme operasyonu idi. RTE’nin yanıtı hemen geldi.. Polisteki istihbarattaki örgütlenmelerini dağıttı, Gülencilerin denetimindeki özel mahkemeleri kapattı ve kendi terör mahkemelerini kurdu.. Fidan’ı verseydi, hemen arkasından kendini de vermiş olacaktı.
11) Ne dedik? Tek başbakanlık, tek egemenlik koltuğu var ve bunu tek kişi doldurur!.. RTE, koltuğuna oturmakta olan müttefikini aşağıya iteleyiverdi.. Allahaşkına bundan daha doğal ne olabilir? Tersi olsaydı, RTE aşağı itiliverilecekti..
12) Bitmedi, dahası var ve dershanelere döneceğim.. Ve bir de cemaatçilerin “demokrasi” havariliğine ve soracağım..

0 yorum:

Yorum Gönder