Ayrıca bugünkü baskı ortamını Tek Parti Dönemi, özellikle de İnönü dönemi ile karşılaştıranların (ve daha kötü bulanların) sayısı hiç de azımsanmayacak bir düzeye erişti!
Artık AKP’nin otoriter bir rejime doğru gidişini görmezden gelemeyen sözde liberaller ve eski solcular arasında sanki yeni bir moda oldu bu:
AKP’nin otoriterleşmesini eleştirirken, İsmet İnönü üzerinden Atatürk dönemine de vurmak!
***
Oysa gözden kaçırdıkları çok önemli iki nokta var: Birinci nokta, İnönü döneminin, devrimci bir Tek Parti Düzeni’nin devamı olduğudur…
Tek Parti Dönemi’nde, örneğin valiler CHP’nin parti müfettişleri olarak da görev yapmıştır.
Ama unutmayalım ki, Tek Parti Düzeni, bir din-tarım imparatorluğundan çağdaş bir devlet yaratmak için yapılacak reformları (Atatürk Devrimlerini) gerçekleştirmek için, Kurtuluş Savaşı’nı izleyen zorunlu bir “Kuruluş Dönemi” yönetimidir…
Oysa Türkiye 70 yıla yakın bir süredir demokrasi ile yönetilmeye çalışılmaktadır…
Ara ara askeri darbelerle kesilmiş de olsa, (ki bunların çoğu doğrudan doğruya sağ iktidarlara destek için yapılmıştır) esas olarak sağ partilerin yönetiminde geçen bu demokrasi deneyimini çöpe mi atacağız?
Bugünkü siyasal ortamı İnönü dönemi ile mukayese etmek bile doğrudan doğruya 70 yılı yok saymak, mahkûm etmek değil midir?
***
İkinci olarak, unutulmaması gereken nokta, İsmet İnönü’nün, devraldığı Tek Partili Düzeni, 8 yıl sonra Çok Partili Düzen’e dönüştürmüş olmasıdır: İsmet İnönü, Tek Partili Düzen’den Çok Partili Düzen’e geçen ve dünyada eşi görülmedik bir biçimde, seçimi kaybettikten sonra, iktidarı muhalefete devrederek Atatürk Devrimlerini taçlandıran bir “Tek Parti Dönemi” lideridir.
Bugün ise, “İleri Demokrasi” adı altında, Çok Partili Düzen’den otoriter ve hatta totaliter bir rejime doğru gidilmektedir.
***
Bu iki noktayı dikkate almadan yapılan çözümlemeler ve karşılaştırmalar sadece İnönü’ye karşı değil, tarihe karşı da haksızlık sayılır… Ve günümüzdeki “demokrasi” sorununu açıklamakta da yetersiz kalır!
15-Kasım-2013/Cumhuriyet
0 yorum:
Yorum Gönder