Üç şer cephesinin sarmalında Ülke. Üç kara bela… İrtica… Terör… ABD….
Ne tarihi kalmış sövülmedik…. Ne de kaleleri kalmış fethedilmedik!...
Gecikmiş Sevr’in zaferiyle sarhoş üçlü şer cephesi…
Her biri bir ucundan tutmuş çekiştiriyor… Yine vatanımızı istiyorlar bizden….
Önce madenlerimizi aldılar elimizden… Bankalarımızı… Limanlarımızı… fabrikalarımızı…. Emeğimiz… kültürümüz zaten işgaldeydi…
Bizi biz yapan değerlerimiz gitti peş-peşe!. Onurumuzda sıra…
Görünen o ki; onurumuzun teslim alınmasıyla da bitmeyecek üçlü çetenin talepleri. Oyun sürecin bir parçası… Piyonları da bulunmuşken daha çok taş konabilsin isteniyor gediğe!... Eşbaşkanlık gizli ajandası her gün bu amaçla yeniden dizayn edilmekte… dikte ettirilmekte.
Bir eline “Ustalık beratı” verilirken diğer eline tutuşturulan “görev emri”nde kayıtlı her şey!.
Önce; kavramların İçinin boşaltılmasıyla başlatıldı süreç!.. Özgürlük adı altında, irtica… Demokrasi adı altında kurumların altının oyulması… Normalleşme adı altında bölünme… Hak adı altında çağdışı yasaklar, ahlak adı altında bireysel yaşama dayatmalar…Ve diğerleri...
Her fırsatta halkı halka karşı kışkırtma- din üzerinden siyasetle kindarlık… Öfkeyi hitabette sanat yapma… Daha da ötesi; her yolu oy kazanma adına demokratik yöntem sayma…
Siyasi ahlakı kirleten bunca şeyler, istasyona ulaşmada mübah sayıldıkça, yeni kirli yöntemler geliştirildi muhalifi altetmek, yandaşı beslemek adına!...
Önce ordusu alındı elinden halkın!... Sonra hukuku… Basını, yayını, iletişimi tutsak edildi; Haysiyetsiz köle tacirlerince üç paralık yalakalık uğruna onur pazarları kuruldu!.. Sonra da kutsal ve milli değerlere saldırma becerilerine göre taltif edildi her biri… Bu onursuz pazarda yer almak istemeyen, yağ ve yağdanlık olmayı içine sindiremeyenler de ekmeklerinden edildi.
Bayramları battı üçlü çeteye… Eğitimin ulusallığı… Bilimselliği!... Dili battı, milliyeti battı. Ata’sı battı, Ata’sına andı battı!...
Üçlü çeteye batan her ne varsa, ellerindeki güçle bu engelleri , bazen fetva, bazen, yönetmelik, bazen genelde, bazen de parmak hesabıyla bir bir kaldırmak oldu ilk işleri. Kutsal değerleri değersizleştirdikçe, kendi değerlerine değer kattıklarını düşündüler hep!.., Geçmişten gelen kin ve nefretlerini kustukça güçlendiklerini sandılar hep!..Yeniden tarih yazdıklarını ilan ettiler. Oysa kendi sonlarının tarihini yazmakta olduklarının aymazlığı içindeydiler.
Topluma dayatılan korku ve baskıların asıl nedeni çıkar bağlarının korunmasıydı hep!...
Bu yapılırken de dindarlık maskesi inmedi hiç!.. Yaratılan sahte bahar havasında yeni bağlar kurmanın yeni yollar açmanın projeleri yapılır oldu hep!..
Yeni Habur Hukukları yaratmak sıradanlaştı!... Devlete meydan okuyanlar, devlete hem silah, hem hastir çekenler hararetle kucaklanırken, Vatan için can verenler, “ hiç uğruna” can vermiş oldu!.. “Hiçe sayılmışlık” her gün yeniden yaktı yüreklerini hem yerdeki şehitlerin, hem de yasını tutan gerisindekilerin!...
Uygulanan halkalardan her biri göstermekte ki, hangi hainin ve hangi düşmanın, hangi halkadan nasıl ve ne zaman yararlanacak olduğu “Eşbaşkanlık” gizli ajandasında kayıtlı...!...
Şeriat, Terör ve ABD üçlü çetesinin yanlarına aldıklar, kurtuluş savaşı kaçkınları ve hainleri ile, iştahları kursaklarında kalmış emperyalist güçler güçbirliği içindeler!...
Bu birleşik ihanet cephesine, karşı koyması gereken güçlerin, üzerlerindeki ölü toprağını atıp, bu günün işini yarınlara bırakmadan, birlik olma gününü acilen ilan etmeleri bir gereklilikten öte mutlak zorunluluktur artık!... Kaçınılamaz bir görevdir bu!... Ulusal görev adına, büyük bir fırsattır önümüzdeki seçimler… Sözde kalmamalı bu çağrı!...
Dünün aşiret reisleri, kırk yıllık hasret giderircesine… “eşbaşkanlık gizli ajandasında sözü verilmiş Diyarbakır’ı yıldız yapma” vaadinin sözden eyleme geçirilmesinin kilometre taşı dikildi Diyarbakır buluşmasıyla!... Hem de devlet eliyle, devlet törenleriyle!...
Kırmızı çizgi ilanları hafızalardan silinmemişken, bu gün bir devlet başkanı gibi özlemle, hasretle ve hararetle, kucaklanan aşiret reislerine düzülen övgülerin açtığı yaralar kapanacak cinsten mi!?.., Sahte göz yaşları ile pekiştirilen sözde kardeşlik demeçleri, Anadolu’nun hangi köşesinde hangi yürekleri dağladığının farkında olmayan Başbakan’a birileri cevap vermeli!...
İktidar; vatanı teslim alma; teslim etme makamı değildir!...
Kürdistan’a meşruiyet kazandırasın diye teslim edilmedi o makam sana!.. demeli birileri!...
Yarın, “…. hoş geldiniz”lerle karşılandığınız Potamya’ya da, talep olduğunda meşruiyet kazandıracak mısınız!?... Sorulmalı bunlar!..
Hiçbir zat, kişi ya da kurum, yetkisini anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz!...
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir Başbakan; vatanını korumak için teröristlere karşı canını dişine takıp savaşan, bu yolda canını veren kahramanları küçümseyen, yaptığı mücadeleyi “bir hiç gibi”gören-gösteren bir başbakan görmemiştir!... Cumhuriyetin savcıları nerede!!??...!!!.
Hangi suçun bedeli bu… bu kahır bize-bizim ülkemize reva görülmekte!?...
Daha dün, devlet teröristle müzakere etmez, mücadele eder söylemini unutup, bu gün, “Allah’a hamd olsun, bir yıldır askerimiz, polisimiz şehit olmuyor. Bir yıldır gençler bir hiç uğruna ölmüyor.” gibi onursuz bir söylemle teröristin kan dökmemesine mersiyeler düzme iktidar olmak değildir!..Terör karşısında boynu bükük bir konuma düşerek halkın onuruyla oynama, kutsal ve milli değerlerini hiçe sayma-saydırma makamı hiç değildir…
İşgal altında kalan bir milletin kendini savunma hakkı vardır!!.
Birileri cevap vermeli Başbakan’a…
Keser döner, sap döner, gün gelir, hesap döner… demeli birileri!...
İnanmazsan, bir kez olsun, kapağını açıp bakmadığın tarihe bak!.. demeli!…
Bu ülke üç buçuk peşmerge, üç buçuk şeriatçı, üç buçuk teröriste… üç buçuk Sevr artığı işbirlikçi haine teslim edilmeyecek kadar koruma ve kollama altındadır!... demeli!...
Vatana sahip çıkmak, bin yıl iktidar olmaktan daha değerlidir!... demeli…
ÜLKEDE YATACAK YER BÖYLE HAKEDİLİR ancak!!...
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ (mehmethalilarikqgmail.com)
23 Kasım 2013 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder