18 Kasım 2013 Pazartesi

Hızır'a Söyle

Bediüzzaman Saidi Nursi Emirdağ veya Afyon Hapishanesi'nde yatarken, bir gece Konya'nın Ladik Kasabasına Ahmed Ağa'nın yanına geldi. Ahmed Ağa'nın yanında o anda sadece oğlu Zekeriya vardı.

Bediüzzaman tayy-i mekan ederek gelmişti. Ahmed Ağa'nın odasının eşiğinde, ellerindeki kelepçeyi ve ayaklarındaki zincirleri çözdü, içeri girdi:

"- Bu çıksın, dedi,

Zekeriya'dan ötürü, konuşacaklarım var..."

Ahmed Ağa:

"- Mahzuru yok kardeşim, yabancımız değildir, oda duysun..." dedi.

Bediüzzaman:

" - Ahmed Ağa, üstada - Hızıra - söyle,

tahammülüm kalmadı, dedi. Ahmed Ağa:

"- Olur, söyleyelim kardeşim Said" dedi

Bediüzzaman tekrar anında kelepçeyi ellerine zincirleri ayaklarına takarak geri döndü.

Bir müddet sonra aynı şekilde Bediüzzaman yine geldi ve:

"- Söyledin mi Ahmed Ağa?... Nr oldu netice?", diye sordu.

Ahmed Ağa:

"- Söyledim kardeşim Said, söyledim" dedi.

Bediüz zaman:

"- Ne dedi Üstad?" diye sordu.

Ahmed Ağa:

"- Sabretmeni söyledi" dedi.

Bediüzzaman bu cevabı alınca, bu defa kapıdan değil, pencereden çıkıp gitti. Yine elleri kelepçeli, ayakları zincirli idi.

Şimdi söyle bir sorulsa, hem tayy-i mekan edebiliyor, hapishaneye girip çıkabiliyor, kelepçelerini çözüp takıyor. Hemde hapishaneden çıkmak için Hazreti Hızır'dan yardım istiyor... Bu nasıl oluyor diye bir soru akla gelebilir.

Evliyalar bu güce sahiptirler. O kuvvet ve o tassarruf ellerinde var ama, izin almadan kullanamazlar. İşte Bediüzzamanda o tasarruf kendisinde olduğu halde üstadı Hızır'dan izin almadan kullanamamıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder